Pages

sosyal sorumluluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sosyal sorumluluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Haziran 2014 Çarşamba

"çArşı"dan yine bir sosyal sorumluluk projesi

Beşiktaş'ın Dünyaca ünlü taraftar gurubu "çArşı"dan yine bir sosyal sorumluluk projesi daha. çArşı'nın resmi internet sitesi forzabesiktas.com dan duyurduğu index



Ses Siz Siniz...
Okyanusun kıyıya vurduğu denizyıldızlarını geri atmaya çalışana seslenir: “Bu kadar denizyıldızına gücün yetmez. Yaptığın işin bir anlamı yok!” Adam bir denizyıldızını daha alır ve denize atar. ‘Bak” der, “onun için çok şey değişti.”.
Okula gitmek istiyorlar. Herkes gibi, herkesle beraber. Zamanı saymadan yaşamak; zaman tarafından sayılmak istiyorlar. 
“Bir insanı sevmekle başlar her şey”
Çocuk insanın atası, hâtıra çağı değil mi?
Okulda, mahallede, onların ıstırabını çeken annelerinin ve babalarının gülen gözlerinde yok yazılmak istemiyorlar! “Küçük çocukların sorunlarını, küçük görmemeli” diyen Firdevsi her çocuğun sorununun toplumunda sorunu olduğunu anlatır bize.
Onlar için bisiklete binebilmek uzak bir hayal olmasa, ip atlayabilseler tabanlarını yere vura vura... Onlar için geleceğe dair hiçbir kaygı olmasa, hüzün silinip gitse gözlerinden.
Koşabilseler keşke, ağızlarına rüzgârları doldura doldura... Çok sevdikleri arkadaşlarına sımsıkı sarılabilmeleri uzak bir hayal olmasa...
Babalarının eve adım atıp “Müjdeler olsun ilik bulduk” yerine bir gofrete sevinebilmek düş olmasa... Kirlenmek onlar için de güzel olsa.
Keşke sokağın akışına kapılsalar, ter içinde kalsalar ve annelerinin sesini duysalar; “Ter içinde kaldın çabuk eve”, “Hava kararıyor çabuk eve”. Bu çabukluğa biz de ayak uydursak. Çabuk, çabuk… Keşke onlar için herkes elini çabuk tutsa.
Duvarların arasında sadece birkaç aile yakınları dışında kimseyle görüştürülmeden çaresiz ilik beklemekten yorulmasalar! İlk defa hiçbir şey yapmadan yorulmasalar…
Hastalık, onlarla sokak arasına girmiş bir duvar olmaktan çıksa… Yıkılıp gitse çocukların gözlerinden, annelerin sesinden.
Herkes gibi, herkes kadar özgür, herkes kadar eşit yaşamak; hasta değil sadece çocuk olmak istiyorlar! Çocuk…
Çocukluk insanın anayurdudur. Çocuk, henüz gelmemiş zamana gönderilmiş bir mektuptur.
Nereye gittiğinin önemi olmaksızın, bir kez topa gelişine abanmak, bir kez… İstekleri sadece bu! Varsın gol olmasın, uzağa giden topun peşinden koşabilmenin hayali bile üç puan.
Beslenme çantalarının bir köşede durması canımızı acıtıyor. Beslenme çantası, teneffüse çıkmak demek.
Hiç olmazsa hüzün mola versin, umut zili çalsın. Sevinç bahçede toplasın çocukları; dayanışma, paylaşma gökkuşağı olsun, altından eğilmeden geçsin gül yüzlü çocuklar.
Onlara -nasılsınız? Sorusunu sormayın n’olur sormayın! Gözlerinizi kaçırmayın onlardan! Onlara ekleyin kendinizi, içli bir şarkıyı dinler gibi dinleyin onlarda yalnızlığın kabarttığı nidayı.
Onların bize anlatacak çok şeyi var, söyleyecek çok sözü, biriktirdikleri çok hikâyeleri var. Ama önce şu maskeyi çıkaralım artık yüzlerinden. Nefesleri serbest kalsın, içlerine atmasınlar, ses çıksın içlerinden, sonra sesler söze yürüsün, söz bütün cümlemize dağılsın… Onları bi dinleyin.
Gülerek bakar mısınız? Bizimle birlikte sizler de bir şeyler yapar mısınız?
Konuşma duvar örer gibi olmalı der şair. Bir tuğla sen koyduğun zaman bir tuğla da karşındaki koymalı. Bütün tuğlaları sen koyarsan duvar olmaz, tuğla yığını olur. Önce konuşabileceğimiz, bizim dilimizden, çocukların dilinden anlayan insanlara ihtiyacımız var. İnsanın insana ihtiyacı var. Bilinir: ‘insanın acısını insan alır’.
Onlar için lösemiye karşı duvar örelim. Bu duvarı birlikte örelim. Bir tuğla da siz koyar mısınız?
“Anneciğim, büyüyorum ben şimdi
Büyüyor göllerde kamış
Fakat değnekten atım nerde
Kardeşim su versin ona, susamış”
Bu duvarı birlikte örelim.
Bir tuğla da siz koyar mısınız ? 


 
Yandex.Metrica